Labrador DNA’sı üzerine yapılan bir çalışma, köpeklerin beste birinin onları yiyecek aramaya ve kilo almaya yatkın kılan bir genetik varyasyona sahip olduklarını ortaya çıkardı.

Varyasyon iki kimyasalın oluşumunu sekteye uğratmaktadır: birincisi depoladığı yağ miktarını sezen hayvanın doğal yeteneği ile bağlantılıyken diğeri beynin ödül mekanizmasıyla ilişkili. Fotoğraf: G.K. & Vikki Hart/Getty Images
Tue 3 Mayis 2016
Labradorlar yemek yemeyi sevmekle tanınırlar; ancak yeni bir araştırma açgözlü doğalarının genetik bir mutasyona bağlı olabileceğine işaret ediyor.
Labrador Retrieverlar sadece 2015 yılında İngiltere’de Köpek Klübüne 32 507 tane yeni kayıtla en popüler ırk. Öte yandan ırk şişmanlama eğlimiyle de tanınıyor ki bu şeker hastalığından kalp yetmezliğine obesite ile ilgili pek çok hastalık endişesini de beraberinde getiriyor.
Bu köpeklerin niçin bu kadar yemek odaklı olduğunu anlayabilmek için Cambridge Üniversitesinden bir ekip köpeğin genetik yapısına yakından bakmaya karar verdi. Sonuçlar her beş Labrador’dan birinin kilo almaya onları yatkın kılan DNa’larında bir varyasyona sahip olduklarını buldular.
Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırma ekibinden Eleanor Raffan, bu denli ısrarcı yiyecek arama davranışının biyolojilerindeki bir koşullanmaya bağlı olduğunu söylüyor.
Cell Metabolism’de1 yayınlanan araştırma için Birleşik Krallık, İsveç ve Birleşik Devletler’deki diğer bilim insanlarıyla beraber Raffan 18 zayıf ve 15 obez Labrador’un DNA’larındaki farklılıklara baktılar. Ekip daha önce farelerde obesiteyle ilişkilendirilen üç genin DNA sırasına odaklandılar. Bu genlerin ikisinin insanlardaki obesite ile ilişkili olduğu biliniyor.
Bu üç genin birindeki tek bir varyasyon, zayıf olanlarıyla karşılaştırıldıklarında obez Labrador’da daha yaygın olduğu ortaya çıktı. Bir gendeki DNA’nın kısa bir zincirinin eksikliğine POMC deniyor. Bu mutasyon iki kimyasalın yapılanmasını engelliyor: bir hayvanın depoladığı yağ miktarını algılama yeteneğiyle alakalı β-MSH ve beynin ödül mekanizmasında görev alan β-endorfin.
Bu mutasyonun etkilerini daha iyi anlamak için Raffan ve meslekdaşları 310 Labrador’dan oluşan bir grubu incelediler. Ortalama yaş, cinsiyet ve kısırlaştırılıp kısırlaştırılmadıkları gibi faktörler göz önüne alındığında mutant genin bir kopyasına sahip köpeklerin 1.9 kg dah ağır olduklarını gözlemlediler. İki kopyaya sahip köpekler ise mutasyona sahip olmayanlara göre 3.9 kg daha ağırdılar.
İlginç olan, başka 38 ırk incelediklerinde bu mutasyonun sadece tek bir ırkta görüldüğü ortaya çıktı: Flat-coated (düz tüylü) Retriever. Raffan bunun gayet doğal olduğunu çünkü iki ırkın da St John Su Köpeğinden türediği için yakın akraba olduklarını söylüyor. Artık nesli tükenmiş olan bu ırk, Kanada’ Newfoundland’da balıkçıların ağlarını soğuk suda karaya çekmede kullandıkları bir köpekti. Bu mutasyonun varlığı soğuk havalarda yemek yemenin avantaja dönüştüğü bir yerden gelmelerine bağlanabileceği düşünülüyor.
Raffan böylesine soğuk bir havada çok çalışıp bolca enerji harcıyorsaniz bulduğunuz her yemeği mideye indirmek iyi bir fikir olmalı diye ekliyor. Dahası bu mutasyona sahip köpeklerin sahiplerince tercih edilmiş olmaları da söz konusu. Yemek düşkünü bu köpeklerin eğitimi daha kolay olması genin günümüz modern ırklara geçişini kolaylaştırmış olmalı.
Araştırma ayrıca başka bir şeyi daha ortaya çıkardı. Ekip hizmet köpeği olarak kullanılan 81 Labrador’u incelediklerinde %76’sinin mutant genin bir kopyasına sahip olduklarını gördüler. “Bu ilginç bir bilgi çünkü hizmet köpeği olarak seçilmeniz için sıkı bir testten geçmeniz gerekiyor,’’ diyor Raffan. Eğitim yiyecek ödülüne dayandığı için Raffan yemeğe daha düşkün köpeklerin bu mutasyona sahip olarak seçilme sürecinde daha avantajlı olduğunu düşünüyor.
Ancak araştırmanın yazarları köpeğin kilo almasını etkileyen tek şeyin gen olmadığı konusunda da uyarıyorlar. “Araştırma grubu içinde mutasyona sahip olmamasına rağmen şişman köpekler de vardı. Mutasyona sahip olmasa da yiyecek odaklı ve mutasyona sahip ancak zayıf köpekler de gözlemledik diyor Raffan. Burada sahiplerinin köpeklerini nasıl besledikleri ve ne kadar egzersiz yaptırdıkları da büyük önem taşıyor.
Kraliyet Veterinerlik Kolejinde küçük hayvan iç hastalıklarında uzman olarak görev yapan Yaıza Forcada şimdi araştırmacıların mutasyonun etkilerine daha yakından bakmaları gerektiğine inanıyor. “Bir sonraki adım bu mutasyonun köpeği mikroskobik düzeyde nasıl etkilediğini görmek olmalı. Bu detayları bilmek mutasyondan muzdarip köpeklerin tedavi edilmesine de yeni kapılar açacağını söylüyor.
Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırma ekibiniden Giles Yeo, araştırmanın kilo probleminin bazıları için en azından kısmen genetik kökenli olduğunu işaret ettiğini söylüyor. Obez kişiler ya da obez hayvanlar tembel, kötü ya da himbil oldukları için değil biyolojileri ile mücade halinde oldukları için böyleler.
Çeviri: İlker Ünlü
Kaynak:
Comments