Köpek dilini sandığınızdan daha iyi anlıyorsunuz. Tamamen değil belki ama zaten o zaman köpeğe dönüşmüş olmanız gerekirdi. Huzursuz bir çığlık ile sinirli bir hırlamayı, merhaba diyen ile dikkat diyen bir havlamayı birbirinden ayırabiliyorsunuz. Bunun çok da önemli olmadığını düşünüyorsanız üzgün bir kuşun ya da kızgın bir aslanın neye benzediğini hatırlamaya çalışın. Bunun için çaba bile harcamadınız. Sadece köpeklerle birlikte büyüdüğümüz için bu dili kendiliğinden öğreniyoruz.
Bu köpekler ve insanlar arasındaki bağ hakkında çok şey söylüyor. İnsan kedilerle, atlarla, inek ya da tavuklarla da yan yana yaşıyor ancak zamanı geldiğinde yollarını ayırabiliyorlar. Köpeklerle durum daha farklı. Yaşamlarımız birbirlerinin etrafında dönüyor. Bu turuncu rengi gibi. Bir kez oluştu mu kırmızıyı sarıdan ayıramıyorsunuz.
Peki neden? Bunu sadece simbiyotik bir ilişki olarak açıklayamayız. Köpek baliklari ile remora balıkları arasında da benzer bir ilişki var. Köpek baliklarinin avlarından arta kalanlarla beslenirken karşılığında remoralar üzerlerindeki parazitleri de temizliyorlar. Ama aralarında bir sevgi ilişkisi yok. Köpekler ve insanlar ise adeta birbirlerine tapıyorlar.
Bu ilişki 15 000 yıl önce başladığı söylense de bazı bilim insanları bunun iki kat daha eski olduğunu söylüyorlar. Mitokondrial DNA larına - sadece anneden geçen DNA - bakıldığında köpek ve kurtlar % 99.9 aynılar. Böyle bakıldıklarında birbirlerinden ayrılamayacak kadar benzer görünüyorlar. Ancak araştırmacılar 6 nolu kromozonda aşırı sosyalleşmeden sorumlu 3 gen keşfettiler. İnsanların karakterindeki benzer tatlılıktan sorumlu genin yeriyle aynı yeri paylaşıyor.
Atalarımız tabi ki binlerce yıl önce genlerden habersizlerdi. Onlar yerleşim alanlarına belirli bir merakla yakın durup ilgiyle insanları izleyen o orta boy dik kulaklı leşçilleri fark ettiler. Kamp ateşinin etrafında etrafı koklayan bu hayvanlar belirli bir ilgi ve bakıma ihtiyaç uyandırmış olmalı ki zamanla soğuktan korumak için yanlarına davet edildiler. Zamanla bu hayvanlara köpek denmeye başlandı. İnsanlara doğal yakınlık göstermeyen diğerleri doğada kurtlar olarak yaşamlarına devam ettiler.
Geçmişte av ya da sürü güdümü gibi amaçlarla faydalanılan köpeklerle olan ilişkimizin modern dünyada sonra ermiş olması gerekiyordu. Gene de onları hayatlarımızda tutmaya devam ediyoruz. Kullandığımız dil bile onlarla olan ilişkimiz hakkında bize çok şey söylüyor. İngilizce yavru köpek anlamına gelen ''puppy'' aslında Fransızca poupee -oyuncak bebek- kelimesinden geliyor. İnsanların sevgilerini, hayranlıklarını yönelttikleri bir objeden.
Halk hikayelerimiz bile köpeklerle dolu. Afrikalılar bizlere ateşi getiren Rukuba adlı bir köpekten bahsediyorlar, Galliler bir prensin bebeğini kurttan kurtaran Gelert adlı bir köpekten. Aristokratlar köpekleriyle yağlıboya tablolarda boy gösteriyorlar. Zenginler köpeklerini vasiyetlerine ekliyorlar.
Bugün dünyada 900 milyondan fazla köpek mevcut. Bunların 20 milyonu ABD'de yaşıyor. Tek bir köpek - canıs lupus familiaris - farklı karakter ve görünüme sahip yüzlerce ırka bölündü.
Ortalama bir Amerikalı yılda köpeği için 2000 Dolar harcıyor. 2005'de Katrina Kasırgası New Orleans'i vurduğunda pek çok insan köpeklerini geride bırakmamak için evlerini terk etmedi. Bunu üzerine parlamento kurtarma çalışmalarını ev hayvanlarının da dahil edilmesi gerektiğine dair bir karar aldı.
Karşılıklı hizmet kriterleriyle başlayan bir ilişki artık bir sevgi ilişkisine dönüşmüş vaziyette ve tıpkı aşk gibi açıklaması artık çok kolay değil. Aşk nadiren beynin mantığı kontrol eden bölgesine uğrar. Onun yerine bizim kalp dediğimiz yerlerinde gezinir. Binlerce yıldır da işte köpeklerimiz tam da orada yaşıyorlar.
Comentários